Yeni ve Eski
Yaşam neden böyle? Pek çok kişi gelecekte daha güzel günler göreceğine inanıyor oysa herkesin kendine göre yaşadığı güzel günleri vardır. Nedir bu doyumsuzluk, neden elimizdeki güzel günlerle yetinmiyoruz? “Güzel günler” ileride mi gerçekten?
Anlıyorum ki benim “güzel günlerim” geçmişte kalmış. Artık “her doğan gün”de çeşitli dertler…
Ne yediğimiz yiyecekler eski tadında, ne söyleşmeler eski keyfi veriyor, ne de sevişmeler eski şehvetinde… Bunları topladığımızda elde ettiğimiz sonuç, “depresyon” mu “yaşlılık” mı? Bunun yanıtını ilgili uzmanlara bırakalım.
Doğrusu merak ediyorum, ileride güzel günler görmeyi bekleyenler neyi görmeyi düşlüyorlar? Yeni bir ev mi, yeni bir araba mı, yeni bir giysi mi ya da böyle “maddi” şeyler değil de savaşsız, sömürüsüz, barış içinde bir yeryüzü mü? Yeni bir eş, sevgili mi? Bunlardan herhangi birine ilk kez ulaşmak kuşkusuz oldukça önemlidir, kişiyi bir süre mutlu eder. Yukarıda saydığım şeylerden herhangi biriyle sonsuza dek mutluluğu bulan olmuş mudur? Varsa böyleleri mutluluklarına şapka çıkaralım.
Her yeni şey, eskiyor; her yeni şeye alışılıyor, alışılınca da sıradanlık başlıyor. Peki “yenisi” daha güzel olacak mı? Burada eskiye övgüler düzüyor değilim. Eğer daha niteliklisini seçme şansımız yoksa “yenisi”nin daha güzel olmayacağı kesindir evin de arabanın da eşin de düzenin de…
***
İlgili dize: “Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.” (Cahit Sıtkı Tarancı)
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa