Uzakta
Kimler özler? Unutulan, unutulduğunu düşünen… Güçsüzdür o. Bekler ki, kendi imgeleminde yarattığı, yaşattığı gibi gelişsin olaylar. Öyle olmaz oysa. Herkesin kendine göre işi gücü vardır. Ekmek parası, faturalar, alışveriş, belki bir sinema, tiyatro… Sonra evliyse eşi, varsa çocuğu… Sevmeler, belki sevişmeler… Özeti budur yaşamın.
Sen, alınganlıklar içinde yitersin. En yakınından beklersin, diyelim annenden, aramasını, anımsamasını… Arayamaz. Yanında, yakınında kim varsa, senden önce onların geldiğini göstermelidir; seni aramamalıdır. Senin aranman gerektiği, çevresindekilerce onaylanmalıdır. Sen uzaktasın ve ikincilsin. Bu bir alınganlık değil, gerçekliktir.
Arkadaşlar mı? Onlar daha uzaktır, uzaktadır artık. Oysa sen bir zamanlar, kan bağın olan kişilerden daha yakın saymıştın onları. Ah işte onlar da en büyük yanılgın. 12 Eylül’ün tokadını yemiş “abla”nın dediğine geldin m? “En zor durumunda yine akrabaların yanında oluyor.” Dinlemeliydin, bu sözü anımsadığına göre, yabana atmamışsın yine de.
Arkadaşlar… “Biz haber etmeden haberimizi alır” mı? Arkadaşlar, başka arkadaşlarla yiyip içmekte, yeni konulara gülüp geçmektedir. Senin, derinlerde belki bir şeyler umduğun ilişkiler, sığdır, yüzeydedir. Uzakta olan, uzaktır, unutulmasa da unutulması yakındır; olsa da olur olmasa da…
Uzaktır, uzaktadır; anlamadığınıza, anlayamadığınıza göre, zaten hiç yakınınızda olmamıştır.
(“Biz haber etmeden haberimizi alırsın, / yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla
gelirsin.” Nâzım Hikmet)
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa