Şimdilik Buradayız
1990’ların ortalarıydı. Bir öğretmen dergisinin yazı kurulundaydım. Ankara’da o yıllarda “sol”daki radyolardan Radyo Mozaik, çeşitli seslere yer veriyordu. Kendilerinin söylediğine göre pek çok kesimin, meslek örgütünün, radyolarında programlar yapmalarını istiyorlardı. Bizim derginin de haftada bir böyle bir yayın yapma hakkı vardı. Derginin görevlendirmesiyle ben de iki kez Radyo Mozaik’te “program” yaptım.
İlk konuğum (huzur içinde yatsın) Osman Nuri Poyrazoğlu idi. Kendisi Köy Enstitülü öğretmen yazarlardandı. Emekli olmuştu ama çok az kişinin bildiği görevlerinden biri de ÖSYM’de Türkçe soruları hazırlayan ekipte bulunmasıydı. Onun biçemini az çok bildiğim için, özellikle ÖSS-ÖYS’de çıkan paragraf sorularında onun sesini tanırdım. Ben de biraz alanım gereği biraz da hevesimden dolayı, soruları nasıl hazırladıklarına ilişkin kendisinden bilgi almak isterdim. ÖSYM’nin “FETÖ Dönemi”nde düşürüldüğü durumlara bakıldığında 1990’lardaki durumu ne denli saygıdeğermiş diye düşünüyorum. Beni ÖSYM Türkçe Birimine aldırmayı düşündüğünü ama aylığımın okuldan düşük olacağı için tereddüt ettiğini söyleyen Osman Nuri Poyrazoğlu, ÖSYM’deki işleyişe ilişkin çok fazla bilgi vermek istemezdi, vermezdi de. Bir gün Manisa’daki bir arkadaşın yeğeninin ÖSS başvuru formunda bir sıkıntı olmuştu. Bana APS ile gönderdikleri dilekçeyi bir an önce, elden vermek için ÖSYM’ye gitmem gerekti. Gitmişken Osman Nuri Poyrazoğlu’nu ziyaret ettim elbette. “Gelmişken sana kurumu gezdireyim.” dedi. Ne gördüm? Hiç! Yalnızca kapalı kapılar… ÖSYM Başkanının kapalı kapısını bile gördüm! Dedim ya ÖSYM nereden nereye…
İşte ilk konuğum, Osman Nuri Poyrazoğlu idi. Dergimiz okurların desteğiyle ayakta durduğu için, yürüme mesafesinden epeyce uzakta olan radyoya konuğumu götürdüğüm taksinin parasını kendim ödedim. (Zaten dergi para işleri konusunda cimri denecek denli tutumluydu. Hatta bir keresinde bir harcama konusunda, 68 Kuşağından bir öğretmen öbürüne “Cimriliğine hiç yakıştıramadım.” demişti. Bu sözde bir serzenişten çok, cimriliğe övgü vardı!)
Radyodan içeri girerken Osman Nuri Poyrazoğlu’na “Hocam sen konuşmayı seversin, arada benim de bir iki çift söz etmeme izin verirsin herhalde.” diye de takılmıştım. Konumuz, Türkçe eğitimi ve sorunları tarzında bir şeydi sanırım. Bizi dinleyenlerin dediğine göre konuşmalarımız iyi geçmiş.
İkinci haftaki konuğum, Türkçe ders kitabı yazarı, öğretmen Ahmet Kapulu idi. O sıralarda dergide Türkçe ders kitaplarıyla ilgili kapsamlı bir inceleme yayımlamış ve kendisinin hazırladığı ortaokul Türkçe ders kitaplarının “en iyisi” olduğunu belirtmiştik. Konumuz, yanılmıyorsam Türkçe ders kitapları idi. Ahmet Kapulu öğretmenim (pek çok öğretmen gibi) konuşmayı çok seviyormuş. O günkü programımız onun konuşmalarıyla doldu.
Daha sonra dergide karşılaştığımız Osman Nuri Poyrazoğlu “Sen orada mıydın? Seni pek duyamadım.” dedi. Espri yapmayı severdi. İncelikli bir biçimde de “Geçen hafta beni uyarmıştın, bak bu hafta ne oldu?” demiş kadar oldu. Son yıllarında göremedim, huzur içinde uyusun. Yeni çıkan yapıtlarını bana da imzalayıp postayla göndermeyi de hiç aksatmazdı.
Ahmet Kapulu öğretmenime de yazdığı güzelim Türkçe ders kitapları için, Radyo Mozaik’e benimle katıldığı için tekrar teşekkür ederim, sağ olsun. Kendisini saygıyla, sevgiyle anarım. Esenlikler dilerim.
Henüz buradayız.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa