Dalgınlıklar
Dalgın arkadaşlarımı severim, hele dalgınlıklarını hiç gocunmadan zevkle anlatanlara bayılırım. İAL’de böyle iki kadın arkadaşım vardı, ikisi de birbirinden dalgındı. Onların birkaç dalgınlığının tadı hâlâ damağımda. Bu anlatımlar şöyle başlamıştı: (Adını vermeyeceğim doğal olarak, isterse kendi de buralarda, söyler.) Bir sabah okula geldiğinde telaşlıydı, ev anahtarını kapının üzerinde unutmuş olmalıydı. Kendisi eve gidemezdi artık, eşini aradı, o gitti eve. Evet, anahtar kapıdaydı! Rahatlamıştı, “Benim böyle anılarım çok.” dedi. Test sınavı yapmıştı bir sınıfta. İki grup vardı, A, B. Genelde böyle yapardık zaten. “Baktım, bir gruptakiler, sınav başlayalı 10 dakika olmadan kâğıtlarını vermeye başladılar.” dedi. Kuşkulanmış ve bakınca görmüş ki o gruptakilerin sorularında doğru seçenek işaretli! Soruları fotokopiye verirken üzerindeki kendi işaretlerini silmeyi unutmuş! Sınav mı, iptal tabii!
Dalgınlıklar (2)
Bu dalgın arkadaşım da müthişti. Ben bir işi yapma sürecinde “gergin” bir insanım. O iş başarıyla sonuçlanıncaya dek rahat etmem. En keyifli anlarımdan biri ise, güzel sonuçlanmış bir işi tekrar tekrar izlemektir. Neyse, bu arkadaşım ise, benim tersim. Son derece rahat. Yine böyle “dalgınlıklar” anlatılıyor. Bir gün okuldan çıkınca pazara gidiyor. Galiba patates seçerken o gün yaptığı sınav kâğıtları torbasını da o sırada tezgâha bırakıyor. Sonra patatesleri alıyor, sınav kâğıtlarını orada bırakıyor. Eve gidince durumu anlıyor. Sonra… Pazarın yeniden kurulmasını beklemek gerekiyor. Bir hafta sonra, arkadaş, bu kez eşini pazara gönderiyor; tezgâhı da tarif ediyor. Evet, patatesçi anlayışlı adam… Arkadaşın dalgınlığını anlıyor, buradaki kâğıtlar önemlidir diye eve götürüyor, nasılsa gelirler diye sonraki hafta aynı noktaya getiriyor! Öğrenciler de şanslıymış sanırım, umarım iyi bir sınavdı.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa