26 Aralık 2021 Pazar

 

Kalem Delisi

Bir gün okuldan erken çıkmıştım, sanırım bir ya da iki dersim vardı. Biraz yürüyeyim dedim. Ayaklarım beni Kemeraltı’na getirmişti. Ben ara sokaklara girersem mutlaka kaybolurum orada. O yüzden biraz dikkatliyim, daha ortalık yerlerde dolaşıyorum. Şöyle şadırvanlı, çay bahçeli küçük bir meydan var. Orada da kırtasiyeciler, en sevdiğim… Bir tanesini gözüme kestirdim. Henüz dışarıya bütün kalemleri dizmemişlerdi, ben de içeridekilere bakayım dedim. İçeride gençten iki kişi malzemeleri çıkarıp diziyorlar. Biri sandalyeye çıkmış, öbürü masadan ona bir şeyler veriyor. Günaydın, kolay gelsin dedikten sonra “Hiç ihtiyacım yok ama bir kalem alacağım.” dedim. Şaşkınlıkla bakıştılar. “Siz çalışın, ben kalemleri biraz seyredeyim.” dedim. Ben kalemlere bakarken biri öbürüne alçak sesle ve Karadeniz ağzıyla “Delüdür.” dedi. Duymazlıktan geldim. Pahalı olmayan bir tükenmez kalemi seçtim ve parasını ödedim.

Çıkarken gülümsüyordum, evet deliydim, ben bir kalem delisiydim. Dolma kalem, tükenmez, kurşun, yerli, yabancı fark etmiyordu; hepsini delicesine seviyordum. İyi ki vardılar, onlar sayesinde ne yazarlar, ne şairler yetişmişti; onlar sayesinde ne romanlar, ne öyküler, ne şiirler okumuştuk.

 (Ayrıca hep mi Karadenizliler mi şaşırtacak bizi, bir kez de ben şaşırtmış olayım!)



 

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa