Devletin Şefkatli Eli
“Macera” yaklaşık on gün önce başladı: Bir kimliği yenilemek için bir ilçenin nüfus müdürlüğüne başvurduk. Yeni kimlik Ankara’dan PTT Kargoyla yola çıktı. Eyvah, dedim, bakalım bu sefer başımıza neler gelecek? Çünkü ne zaman onlara işim düşse sorunlar oluyor. Bu nedenle artık ödüm kopuyor PTT Kargo ile bir şey gelecekse. Nitekim korktuğum başıma geldi. Sözde, kurye, adresimize gelmiş, evde yokmuşuz, haber kâğıdı bırakmış. Genel merkezlerini arayıp durumu anlattım, sözde yeniden dağıtıma çıkarttırdım, bir şikâyet sitesine durumu yazdım, olmadı. İkinci kez dağıtıma çıkmışlar sözde, yine aynı “hikâye”: Evde yokmuşuz.
Çıldıracağım, kuryeyi beklemekten başka bir iş yapamaz oldum. Yeniden telefonlar, şikâyetler falan, sonuç: “Kimlik iade edildi.” O kadar uğraştık, şimdi kimlik geri mi gitti derken, araştırmalar sonucunda, kimliğin ilçe nüfus müdürlüğünde olduğunu öğrenip almaya gittik. Tesadüf bu ya, o sırada, müdür olduğunu doğru tahmin ettiğim altmış yaşlarında bir adam, kapı önündeki bir aygıta ilişkin, “üstü olduğu” anlaşılan birine bilgi veriyor. Dayanamayıp “üst kişiye” “Müfettiş misiniz?” diye sordum. “Kaymakamım” dedi. Yaşasın dedim, devlet, ayağıma geldi, sorunumu anlatayım. Kurumlar arasında eşgüdüm olmadığını, kimlik ulaştırmada sorun olduğunu belirttim. Nüfus müdürü, kendi birimini savunacak şeyler söyledi. Ben, onun biriminden memnun olduğumu belirtip PTT’nin sorun yarattığını söyleyince, onların az elemanları olduğu için sorun yaşandığını, Ankara’dan gelen kimliklerin hiç dağıtıma çıkmayıp bir hafta sonra ilçe nüfus müdürlüğüne teslim edildiğini ve bu durumun onların iş yükünü artırdığını söyleyince “öğretmenliğim” tuttu:
Dedim ki: Ben emekli öğretmenim, size çözüm öneriyorum: Ülkemizde zaten işsizlik sorunu var, daha doğrusu iş arayan birçok insan var. O zaman PTT, yeni elemanlar alsın, işini yapsın, sorun çözülsün. Kaymakam da müdür de bir ağızdan, bu konunun “siyasi” olduğunu, bunu “büyüklerin” çözebileceğini, kendilerinin bir şey yapamayacağını söylediler. Ben de nüfus müdürüne dönerek PTT’nin eleman azlığının onlara sorun yarattığını, dolayısıyla şikâyet ve öneri haklarının olduğunu belirterek, kaymakama da “Siz buranın mülki amirisiniz, dolayısıyla buradaki sorunlara ilişkin yukarılara bilgi vermek sizin hakkınız ve göreviniz.” dedim ve ekledim: “Ben vatandaş olarak sizlere sorunumu aktarıyorum.”
Kaymakam, elini omzuma koyarak içimi ısıtan şeyler söyledi. “Devletin şefkatli elini” sol omzumda hissettim. Ama üzülerek gördüm ve anladım ki, hiçbir yönetici, bürokrat, sorunları “aşağıdan yukarıya” ilet(e)miyor. Kimisi daha önümde valilik var diye düşünüyor, kimisi “Şurada emekliliğimize ne kaldı?” diyor. Böyle böyle “en tepedeki” de ülkeyi güllük gülistanlık sanıyor.
Ben bunları bu rahatlıkla nasıl konuştum, kendim de şaştım. Demek ki artık “devlet memuru” kimlik ve zihniyetinden, “ezikliğinden” kurtulmaya başlamışım. Ben de mi siyasete girsem acaba?
Bu konuşmalar sonrasında oğlum dedi ki: Baba yine mitingini yaptın!
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa