Kamil Karagöz Öldü mü?
Biz fizik derslerini laboratuvarda değil “deneylik”te yapardık; buranın Türkçesini ondan öğrenmiştik. Türk dili ve edebiyatı dersi öğretmenlerimiz genellikle tutucuydu, yeni sözcükleri sevmezlerdi. Yabancı sözcükler yerine Türkçelerini yeğlememiz gerektiği bilincini de o verdi lisede büyük ölçüde, hem de fizik derslerinde.
Deneyliğe girdiğinde ayağa kalkmamızı istemezdi, dahası kalkanlara da biraz kızardı. Beyaz önlüğünün yan cebinde TSİP’in yayın organı Kitle dergisi görünürdü. İlk haftalarda konumuz “bilimsel düşünme yöntemleri” adıyla “diyalektiğin ilkeleri”ydi. Ders defterimizin ilk sayfalarında da bunlar yazılıydı.
Kırk iki yıl önceydi bu söylediğim. Sonra darbe geldi, o da güç süreçlerden geçti sanırım. Ben de öğretmen oldum bir gün, ayrıldım yavaş yavaş doğup büyüdüğüm kentten, eski arkadaşlardan. Koptuk gittik çoğumuz. Öğretmenliğim sırasında kimi davranışlarımda onun izini gördüm, öğretmenliği seçerken olduğu gibi.
Pek çok genç gibi o dönemde “goşist” akımlara kapılıp gidebilirdim, belki de gidiyordum, ona rastlamam bir şans oldu benim için. Beni ve birkaç arkadaşımı korumuştur uyarıları ve önderliğiyle. Daha bilinçli okuduğumu söyleyebilirim önerileriyle.
Yıllar sonra izini buldum onun, emekliydi, kışları benim bulunduğum kente geliyormuş, burada bir kez görüşüp söyleşmek olanağı bulduk. Son haftalarda benim buradan ayrılıp onun yazları geçirdiği yere yerleşme gibi bir tasarım vardı. Çok sevinmişti oraya yerleşme düşünceme, bana harıl harıl ev arıyordu. Telefonlarda konuştuk iki hafta öncesine dek, bana “Buraya gelince çok zamanımız olacak, sabahtan akşama kadar konuşuruz.” demişti. En son da bir hafta öncesinde iletilerimiz olmuş. Gündemimizde “ölüm” yoktu. Bu yazıyı yazarken ölüm nedenini bilmiyorum ama biliyorum ki o öğrencilerinde yaşıyor.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa