Kırık Kalem
Yaz kış üzerimde mutlaka kalem olurdu. Evden kalemsiz çıkarsam, kendimi savunmasız hissederdim. Mevsimine göre, ceketimin iç cebinde doğal olarak sevdiğim birkaç kalemi taşırdım. Bu kalemlerin sertliği, denk geldiği yerdeki kazağı tüylendirir, kimi kez de delerdi. Buna karşın, asker nasıl silahsız olmazsa öğretmen de kalemsiz olmaz diye düşünüp hiç kalemsiz gezmezdim. Yazın bile cebi olan gömlekler giyer, gömleğin duruşunu bozup biraz eğri gösterse de cebine bir kalem iliştirirdim. Velilerle ya da öğrencilerle yaptığımız toplantılarda katılanların geldiğini gösteren imza çizelgeleri olurdu. Çizelgeyle birlikte bir kalemimi de ortaya koyduğumda, acaba kalemim geri gelir mi diye kaygılanırdım. Zaman zaman oluyordu böyle şeyler. Bir keresinde veli toplantısından cebe takma yerinden (yandan) basmalı sevdiğim bir kalemimi de çizelgeyle birlikte imzaya verdim. İAL’de veliler toplantılara çok ilgiliydi. Sınıf tıka basa doluydu. İmza çizelgesi sınıfı dolaşıp bana geldiğinde kalem değişmişti. Anlaşılan, bir veli de kalemi benim kadar sevmişti! Ama gelen kalem çok sıradan, plastik bir kalemdi.
Bir keresinde de öğrencilerle yayın kolunun ilk toplantısını yapacağız. O yıllarda okullarda “kulüpler” yoktu, “eğitici (eğitsel) kollar” vardı. Öğrencilerimizin dergi çıkarmaya çok istekli olduğu altın yıllarım(ız)dı. Yine imza çizelgesiyle “sevgili” bir tükenmez kalemimi ortaya koydum. Kol yönetiminde görev almak için aday olan öğrencilerin adlarını tahtaya yazıyorduk. Bir öğrencinin adı bana çok ilginç gelmişti, daha önce hiç duymamıştım. Türkçe açısından anlam çağrışımını yapamadığımdan ses benzerliği taşıyan Türkçe bir sözcüğü söyleyip “Böyle olsaydı daha iyi olurdu.” gibisinden saçma bir şeyler söylemiştim. Olur şey değildi, ne hakkım vardı? Bütün adlar Türkçe olmak zorunda mıydı? (Türkçeyi savunmama karşın bütün dillere saygılıyım aslında, “dil faşisti” değilim.) O sırada ayaküstü, düşünmeden kaçıvermişti ağzımdan işte. Toplantının akışında olması gerekenlerle uğraştığımızdan “o an” çabucak geçmişti ama ben söylediğime takılıp kalmıştım. İmza çizelgesi geldiğinde benim kalem yoktu. Öğrenciler çıkınca sınıfı şöyle bir dolaşayım, belki yere düşmüştür dedim. Gerçekten de kalemim yerdeydi ve kullanılamayacak bir biçimde kırılmıştı. Bu kalemim de yandan basmalı ve tümüyle metaldi. Öyle yere düşmekle kırılacak gibi değildi. Üzerine elle, belki ayakla güç uygulanmıştı. Bu kalemimi adını eleştirdiğim öğrencimin kırmış olmasını diledim. Umarım öyle olmuştur, kırdığım kalbini, kalemimi kırarak belki biraz rahatlatmıştır.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa