26 Aralık 2021 Pazar

 

                Önce İyi İnsan Olmak

Kimi kişileri sevmezsiniz. Zorla değil ya sevgi, kanınız kaynamaz işte. İlle de mantıklı, bilimsel bir açıklaması olması gerekmez. Duygularımız, belki de evrimden gelen içgüdülerimiz haklıdır, onlara uymadan edemeyiz.

                Kimi kez “inanç, siyasal düşünce, mezhep, fraksiyon vb.” nedenlerle “sevmek istemediğimiz, sevmememiz gereken” kimi kişilere karşı, o tarihsel içgüdü devreye girer; içten içe, alttan alta, dile getirilmekten kaçınılan bir sevgi, kimi kez hiç itiraf edilemeden sürer gider.

                Kimi kez, “aynı tarafta” olduğumuz kimi kişiler için “Bununla ne ortak yanımız var ki? Keşke karşı tarafta olaydı!” demişizdir. Kimi kez de “karşı taraftaki” için, “Keşke bu yanda olsaydı!” diye hayıflandığımız olmuştur. Örneğin, Atatürk’ün, Refik Halit Karay için böyle düşündüğü söylenir.

                “Bizim tarafta” beni çok şaşırtan kimi şeylerden birkaç örnek vereyim:

                Gerçekten de özveriyle (evimizden, eşimizden, çocuğumuzdan çalarak) zaman ayırdığımız bir örgütün “yayın” toplantısındayız. O gün de bugünkü denli “ünlü” bir yazar öğretmenim, “benim isteğimle” “örgütümüzün dergisine” “yayımlanmamış” bir öyküsünü göndermiş. Lütfetmiş. Bir “yoldaş”, “Bu yazar, örgütümüzün üyesi mi? Neden öyküsünü yayımlıyoruz?” diye sorabilmişti. O yoldaşı(!) ikna edebilmek için yapılan konuşmalar “anlamsız, can sıkıcı, utandırıcı” idi benim için. Keşke böyle yoldaşlarım olmasaydı.

                Sevip saydığım, sivri dilli “dilci, denemeci, şair, yazar” Köy Enstitülü bir ağabeyim, İzmir’e, kitap fuarına gelmiş. Adına bir söyleşi yapılıyor. “Kentime” gelmiş, hoş geldin demesem ayıp olur, utanırım. Söyleşisini izledikten sonra “Hoş geldin, kutlarım.” türünden bir şeyler söylemek için yanına yaklaştığımda (düşündüklerimi söyleyecek zamanım olmuştu), bir başka “tanımadığım, tanışmadığım, sonradan, köy enstitülü yazar, şair olduğunu öğrendiğim kişi” bana çıkışarak: “Sen ne biçim adamsın? Bir de öğretmen olacaksın. Dün Dil Derneğinin standına geldiğinde oradaki falanca kişiye selam verip hoş geldin dedin, benimle konuşmadın.” dedi. Oysa kendisi o sırada o stantta oturmuş kitap okuyordu. Onun bana hoş geldin demesi gerekirdi. Ben “Kitap okuyordunuz, rahatsız etmek istemedim.” diyebildim. Ama “adam” ciddi ciddi bana bozulmuştu. Onun “sözlerinden” sonra da doğrusu ben çok bozulmuş, üzülmüştüm. Deyim yerindeyse başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Bu sözleri işitmek için ne yapmıştım? Daha sonra bu olayı aktardığım “selam verip konuştuğum kişi” ile “tanınmış bir profesör yazar” beni teselli edip o kişinin psikolojik sorunları olabileceğini söylediler.

                Ben artık “Bizim tarafta mı?” sorusundan önce “iyi bir insan mı?” diye sormayı yeğliyorum. Eskiden, bizden olsun da çamurdan olsun diyordum. Ama olmuyormuş.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa