Şair Eşref
Kitapları Çizmek
Ben, kitaplarda okuduğum yerlerin altını çizmem, çizemem.
Bize kitapları çizmek yasaklanmıştı. Bu yasağın en şiddetlisine de bir çocuk kütüphanesinde tanık olmuştum. Meğerse o yıllarda bir mahalle arasında böyle bir yerin olması ne büyük bir nimetmiş. Kim akıl edip açtıysa burayı –başkalarına etkisini bilemem ama- bana çok yararı olmuştur.
Bu kütüphanenin adı da değerliymiş aslında: Şair Eşref Çocuk Kütüphanesi. Evlerimizde bulamadığımız kitap okuma ve ödev yapma ortamı burada vardı. Tek katlı bir yapıydı. Dış kapıdan girerken önce küçük bir boşluk ve sonrasındaki kapıyı açınca bana büyük gelen bir okuma salonu vardı. Tam karşıda kütüphane müdürünün –belki memurdu ama biz onu müdür biliyorduk- masası, duvarlara koşut kitaplıklar, geriye kalan yerlerde de masalar ve sandalyeler bulunuyordu.
Kütüphane müdürü esmer, asık suratlı bir adamdı (zaten ben güleryüzlü bir kütüphaneci görmedim desem yeridir). Gülümsediğine bile tanık olmadım. Kimbilir belki de mutsuz biriydi.
Eve okuma kitapları götürebilmek için kütüphaneye üye olmak gerekiyordu. Ben de üye olmuştum ve kütüphane müdürünün, aldığım kitabı ilgili deftere işlerken yazı yazma biçimi, daha doğrusu kalemi tutuşu bana çok değişik gelmişti. Bunu gördüğümde ben ilkokul ikinci ya da en çok üçüncü sınıftaydım (üçüncü sınıfın yazında bu mahalleden taşınmıştık). Bize okulda öğretildiği gibi tutmuyordu kalemi. Tükenmezkalemle yazarken kalemi gösterme (işaret) parmağıyla orta parmağı arasında tutuyordu. Sanırım bu nedenle, belki de hızlı yazmasından, yazısının silik olduğunu, yeterince belirgin olmadığını anımsıyorum.
Ödevlerimizi yapmak için bu kütüphaneye gidebileceğimizi okulda da söylemişlerdi sanırım. Mahallenin kızlı erkekli çocukları olarak burada ders çalışıp ödev yaptığımızı anımsıyorum. Anlatacağım olay bir kızla ilgili olduğu için birden şunu ayrımsadım: Ben ilkokulda ve ortokuldayken ne sınıfımızda ne de okulumuzda başörtülü kız vardı. Lisedeyken bile (okulda yasaktı ama okul dışında da) başörtülü kız öğrenci yok denecek kadar azdı.
Neyse bir gün yine biz böyle ödev yapıyorduk. İlkokul öğrencisi, sarı kısa saçlı bir kız öğrenci, okuduğu kitabı geri vermek üzere müdürün masasının önündeydi. Müdür, kitapları geri alırken kitapta bir sorun (yırtık, çizik vb) var mı diye bakardı. Birden kızın yanağına sert bir tokat attı. Zavallı kızın bembeyaz yanağı kıpkırmızı olmuştu. Kızın teslim ettiği kitapta çizik yerler varmış.
Orada bulunan çocuklar olarak hepimiz korkmuştuk. Tokat atıldığına göre demek ki kitapları çizmek çok büyük yanlıştı, hatta suçtu.
Aradan elli yıl geçti, ben bugün bile kitapları çizmem, çizemem.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa